Hoş Geldiniz ! Xilem.tr.gg
  Lise 1 Dil Ve Anlatım & Biyoloji (2 Ders De Extradan)
 
Küresel ısınma Ozon tükenmesinin bir sonucu olarak dünyaya erişen ek UV-B radyasyon, en basit tek hücreli bitkilerden böceklere, balıklara, kuşlara ve memeli hayvanlara kadar insanlar da dahil bütün canlılar üzerinde zararlı etkilere sahip olabilir. İnsanlar Üzerindeki Etkileri Ultraviyole (UV) radyasyonun cilt kanseri de dahil pekçok insan sağlığı problemleriyle bağıntılı olduğu bilinmektedir. Cilt kanserinin ana sebebi çok fazla güneş ışığıdır. Güneş yanığı bir sağlık belirtisi olmadığı gibi 18 yaşından önceki birkaç ciddi güneş yanığı daha sonraki yaşam sürecinde cilt kanserinin gelişme şanşını önemli ölçüde arttırır. Açık tenli, açık renk saçlı kişiler cilt kanserine yakalanmakta en yüksek riske sahip olmalarına rağmen; tüm cilt tipleri için risk, daha çok UV-B radyasyona maruz kalmakla artar. Güneşin yakıcı ışınları gözlere de zarar verebilir. Deliller uzun süreli güneş ışınlarına maruz kalmanın görmeyi azaltan ve sürekli körlüğün başlıca nedeni olan, gözbebeklerini örten kataraktı başlattığını göstermektedir. Ozon tabakasındaki 'luk sürekli azalma sonucunda küresel olarak her yıl yaklaşık iki milyon yeni katarakt vakasının ortaya çıkacağı tahmin edilmektedir. Izdırap veren, fakat genellikle tedrici görüş kaybı olan kar körlüğüne de UV ışınları neden olmaktadır. Artan UV-B'ye maruz kalmak insanların bağışıklık sistemini zayıflatır ve bu da vücutlarımızı enfeksiyon hastalıklarına karşı çok daha hassas hale getirmektedir. Bitkiler Üzerindeki Etkileri Aşırı UV-B, hemen hemen bütün yeşil bitkilerin büyüme süreçlerine mani olur. Küresel ozon kayıplarının bitki türlerindeki zayiatları başlatabileceği endişesi vardır ve bunun sonucu küresel yiyecek stoklarının azalması olacaktır. Buğday, pirinç, mısır ve soya fasulyesi gibi dünyadaki temel gıda ürünlerinden çoğu da dahil olmak üzere pekçok tarımsal ürün güneşin yakıcı ışınlarına karşı duyarlıdırlar. Deneyler yiyecek üretiminin, dünyaya ulaşan UV-B radyasyondaki her %1'lik artışla %1 oranında azalabileceğini göstermektedir. Nitrojen kullanan bitkilerin gelişimleri, artan UV-B radyasyon tarafından bozulur. Çok pahalı aşılama yöntemleri bazı kayıpları telafi etmeye yardım ederken, toprağın verimliliği ciddi olarak azalır. Bitki türlerindeki herhangi önemli bir kayıp, diğer türler ve ekosistemler üzerinde bir etkiye sahip olacaktır. Bitkiler başlıca oksijen üreticisidirler ve karbondioksid için başlıca depo yeridirler. Onlar hem toprak erozyonunu ve hem de su kaybını önlerler. Ormancılık alanında da artan UV-B radyasyonun özellikle fidelerden bitki yetiştirmeyi olumsuz yönde etkilediğini yapılan araştırmaların sonuçları göstermiştir. Su Kaynakları ve Su Hayatı Üzerindeki Etkileri Okyanus yüzeyi yakınlarındaki hayat UV zararlarına karşı çok hassastır. Artan UV-B radyasyonun; besin zincirinde balinalar ve insanlar da dahil büyük balıklar, kuşlar ve memeliler tarafından tüketilen küçük balıklar için temel yiyecek maddesi olan planktonların büyüme oranlarına mani olduğu ve fotosentezi zayıflattığı görüldü. Özellikle deniz kestanelerinin duyarlı türlerinde DNA'da öldürücü zararlar ortaya çıktı. Genç omurgalı balıklar, karides larvası ve yengeç (pavurya) larvası da dahil deniz hayvanları türleri gelişme devrelerinde artan UV-B radyasyon tarafından tehdit altındadırlar. İnsanların tüketimine sunulan dünyadaki hayvan proteininin 0'undan fazlası denizlerden gelir. Ozon tükenmesinden ötürü denizlerdeki yiyecek zincirinin kayıp kısımları hepimizi etkileyecektir. Hayvanlar Üzerindeki Etkileri Çoğu hayvan türleri UV-B'ye karşı kalın derileri ve deri pigmentasyonu nedeniyle insanlara nazaran çok daha fazla korunmaya sahip olmalarına rağmen bazıları artan UV-B'den etkilenebilirler. UV-B evcil hayvanlarda insanlarda görülenlere benzer kanserlere neden olur. Gözler ve vücudun UV'ye maruz kalan pigmentsiz kısımları çok daha fazla risk altındadırlar. Cilt tümörleri; inekler, keçiler, koyunlar, kediler ve köpeklerde ve göz tümörleri; atlarda, koyunlarda, domuzlarda ve sığırlarda gözlenmektedir. Endüstriyel Materyaller Üzerindeki Etkileri UV ışınlara maruz kalmak başta plastik olmak üzere belirli endüstriyel materyallere zarar verebilir. UV'deki en ufak bir artma bu materyallerin dayanıklılığını azaltır ve kullanım ömürlerini kısaltır. Plastik; stadyum koltukları, halatlar, evlerin cepheleri ve seraların üzerindeki şeffaf örtü de dahil pekçok değişik amaç için dış dünyada kullanılmaktadır. Bunlar üzerindeki UV zararları kolaylıkla görülebilir. Örneğin; dış yüzeylerdeki plastik kolaylıkla kırılabilir, sararır ve zamanla çatlaklar oluşur. Hava Kirliliğinin Artması Uv ışınların yüksek miktarları; havada bulunan kirleticiler arasındaki kimyasal reaksiyonları hızlandırarak kentsel hava kirliliğinde bir artışa neden olabilir. Birçok kırsal alan, aşağı seviye rüzgarlarıyla şehirler ve endüstriyel alanlardan taşınan kirleticilerden en az kentler kadar etkilenebilmektedirler. Kentsel duman ve yer seviyesindeki ozon, kaynaktan uzak mesafelerdeki ormanlara ve tarlalara da zarar verebilir. Artan hava kirliliği özellikle astım hastaları ve yaşlılara ciddi zararlar verebilir. Bazı bilgiler Tek hücre proteini: Alg, bakteri, maya ve küflerin büyük miktarlarda üretilmesinden ve bu canlı türlerinin kurutulmasından oluşan biokütleye verilen addır. İnsanlar besinlerinde katkı maddesi olarak kullanılır. İlerde besin problemi bu yola çözüle bilecek. Örn:Yonca bitkisine aminoasit sentezine yardımcı olan bir gen aktarılarak bitkinin protein değeri yükseltilmiştir. Genetik ikiz:Bir canlının vücut hücresinin çekirdeğinin, aynı tür başka bir canlıdan alınan yumurta çekirdeği ile değiştirilerek yerleştirilmesi sonucu canlının kopyasının elde edilmesidir. Bu iki canlının fiziksel özellikleri aynıdır. Ancak biyolojik özellikleri aynı mı? İnsan genomu projesi: İnsandaki yaklaşık yüz bin genin diziliminin saptanarak arşivlenmesidir. Bu sayede kanser, kalıtsal hastalıklar gibi bir çok hastalığın çözümüne ulaşıla bilecek, hücrenin konuşma dili anlaşılabilecektir. Örn: Tatlı sorgun bitkisi, –;Yakıt olarak yararlanılır. -Normal kömüre göre dört kat daha fazla ısı verir. -Kükürt oranı düşük olduğu için çevreye daha az zarar verir. -Verimsiz topraklarda bile kolayca yetişmektedir. Transplantasyon ( organ nakli ) İnsan ve sperm yumurtasından zararlı genlerin nasıl ayırt edilebileceği bulundu. Böylece bazı kalıtsal hastalıklar yumurtaların döllenmesinden önce değiştirilecek genlerle yok edilebilecek. Öğrenme ve hatırlamanın artırılması için kullanıla bilecek ilaçlar araştırılıyor. Sirke sineğinin genleri değiştirilerek ömürleri uzatıldı. Diğer canlılar içinde denemeler yapılıyor. Yapay insan derisi üretildi. İnsandan alınan 1cm2 lik deri özel besi ortamı içerisinde , 10 gün de 1 m2 alanı kaplayacak kadar ürüyor. Bundan sonra yara yada yanık izi kalmaması hedefleniyor. Gebelik süresi ortalama 20 hafta olan bir keçi yavrusu 17. haftada keçinin rahminden alındı. Yapay rahime konularak gelişmesi tamamlandı. Yapay uterus içerisinde prematüre ( erken doğan ) bebeklerin geliştirilmesi hedefleniyor İletişim Nedir? İletişim Çeşitleri İletişim kavramının farklı alanlarda birbirinden farklı anlamlarda kullanılmasına ilişkin yapılan bir araştırmada, 15 ayrı anlamda kullanıldığı belirlenmekle birlikte iletişim sözünün konumuz bağlamında ilk çağrışımı, insanlar arasında duygu, düşünce ve bilgilerin her türlü yolla başkalarına bildirimi olmaktadır.Tüm yaşamı boyunca, psikolojik olarak insanın, varlığını bildirmek ve varlığının farkındalığının kendisine bildirilmesi ihtiyacı vardır. İletişim kendi içinde kişi içi iletişim ve kişiler arası iletişim olmak üzere ikiye ayrılır. 1-Kişi içi iletişim Bir insanın düşünmesini, duygulanmasını, kişisel ihtiyaçlarının farkına varmasını, iç gözlem yapmasını, rüya görerek kendi içinden mesaj almasını ya da kendine sorular sorarak bunlara cevaplar üretmesini bir iç iletişim sayabiliriz. Karşı karşıya gelen iki insan arasında gerçekleşen iletişimin benzeri, tek bir insanın içinde de gerçekleşmektedir. İnsanlar kendi içlerinde bir takım mesajlar üreterek ve bunları yorumlayarak kişi içi iletişimde bulunurlar. 2- Kişiler arası iletişim Genel bir tanımla kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişimlere kişiler arası iletişim denir. Karşılıklı iletişim içinde bulunan insanlar, bilgi sembol üreterek, bunları birbirine aktararak ve yorumlayarak iletişimi sürdürürler. Kişiler arası iletişimde gönderici ve alıcı arasında zaman ve mekan birliği vardır. Bence bir iletişimin kişiler arası iletişim sayılabilmesi için şu üç ölçütün gerekli olduğunu belirtmeliyim; A. Kişiler arası iletişime katılanlar, belli bir yakınlık içinde ve yüz yüze olmalıdır. B. Katılımcılar arasında tek yönlü değil karşılıklı mesaj alışverişi olmalıdır. C. Söz konusu mesajlar sözlü ve sözsüz olmalıdır. Kişiler arası iletişim sözlü iletişim ve sözsüz iletişim olmak üzere ikiye ayrılır. a.Sözlü İletişim: Sözlü iletişimler dil ve dil ötesi olmak üzere iki alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların karşılıklı konuşmaları ve hatta mektuplaşmaları “;dille iletişim”; olarak kabul edilmektedir. Dille iletişimde kişiler ürettikleri bilgileri birbirlerine ileterek anlamlandırırlar. Dil ötesi iletişim sesin niteliği ile ilgilidir; ses tonu, sesin hızı, sesin şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar ve benzeri özellikler, dil ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde kişilerin ne söyledikleri, dil ötesi iletişimde ise nasıl söyledikleri önemlidir. b.Sözsüz İletişim: İletişim denilince kimilerinin aklına sadece sözlü iletişim, yani konuşulan dil aracılığıyla kurulan iletişim gelmesine karşın, iletişim sözsüz olarak da kurulabilir. Aynı ortamda birbirlerini algılayan kişiler hiç konuşmasalar bile bakışlarıyla, vücutlarının duruşuyla, aralarında bıraktıkları mesafeyle birbirlerine mesaj yollar ve sözsüz bir iletişim kurarlar. İletişime giren kişilerin birbirlerini doğru olarak anlayabilmeleri için hem gönderilen sözlü mesajların içeriğine, hem de sözlü mesaja eşlik eden beden diline, yani kişinin yüz ifadesi, jest ve mimikleri gibi görsel ipuçlarına dikkat etmeleri gerekmektedir. Beden Dilimiz Jestler: Mimikler oturuş duruş gibi çeşitli tavırlarla kendini ortaya koyar. İnsanlar arası iletişimde bireyin durumuna ilişkin değerlendirmelerini taşıyan bu aracılara sözsüz mesajlar denir. Sözsüz mesajlarla yapılan bu anlatım biçimine de sözsüz iletişim denir. Sözsüz mesajlar insanın evrimsel gelişimindeki ilk anlatım biçimidir Şu halde bizler iletişim kurarken jestlerimizi, mimiklerimizi, sesimizin tonunu vb. sözel olmayan elemanların iletişimdeki yeri ortalama % 10 olan sözcükleri güçlendirmek, daha anlamlı kılmak için kullanmaktayız. Başka bir söyleyişle, gönderdiğimiz mesajlar söylediklerimizden çok daha fazla olabilmektedir. Yüz ve Beden İfadeleri: İnsan bedeninin en dikkat çeken yeri yüz, yüzde ise en çok dikkat çeken yer gözlerdir. İki insan arasındaki gerçek iletişim göz göze gelmekle başladığından gözlerin ve bakışın büyük bir anlam ve önemi vardır. Bir kimse gözünüze bakıyorsa size ilgi duyuyor demektir. Karşısındaki insan yada nesneye ilgi duyan insanın göz bebekleri açılır. Öte yandan bir kimse gözünü gözünüzden kaçırmakla, sizden bir şey saklamak durumunda olduğunu ifade edebilir. Bu nedenle karşısındakini etkilemek isteyen insanlar gözlerinin içine bakarak konuşurlar. Jest ve Mimikler: Yüz kaslarının anlatım amaçlı kullanımı mimikleri baş, el, kol, bacak ve bedenin kullanımı da jestleri oluşturur. Jest ve mimikler esas ve ikincil olarak ikiye ayrılır. Esas jest ve mimikler, düşünce ve duygularımızı destekleyen, onları somutlaştıran hareketlerimizdir. Örneğin sohbet sırasında göz kırpma, başı sallama, kolları açma gibi işaret ve hareketler iletmek istediğimiz ve programladığımız bir mesajı içeren jestlerdir. Öte yandan kendiliğinden gelen ve hiç beklemediğimiz bir anda esneme yada hapşırma gibi anlarda bile jest söz konusudur. Esas jest ve mimikler; a. Biyolojik kökenli, ve temel duyguları dile getiren anlatım jest ve mimikleri, b. Gelenek ve göreneklere göre olması gereken davranışların oluşturduğu toplumsal jest ve mimikler, c. Bir öykünmeyi yada tanımlamayı yansıtan mimik jestler olarak üçe ayrılır. Anlatım jest ve mimikleri özellikle yüz ifadelerinde ortaya çıkan, biyo-psikolojik kökenli temel duyguları dile getiren hareketlerdir. Mutluluk, korku, öfke, şaşkınlık, üzüntü ve tiksinti duyguları ile ilgili bu hareketler hemen hemen tüm insanlarda ortaktır. Baş Hareketleri: başın yukarı, aşağı yönlere ve yanlara olan hareketleri söz konusudur. İnsan kendisine yakın bulduğu yada görüşüne yakın görüş belirten kişilere doğru başıyla hafifçe yakınlaşır, uzak bulduğu yada kendisininkinden farklı görüşler belirten kişilerden başıyla hafifçe uzaklaşır. Bu küçücük hareket insanın gerçek duygularını ortaya koyması açısından büyük önem taşır. Başın bu anlatım jestlerinin bedenin merkezinin duruşu ile birlikte değerlendirilmesi daha doğru bir fikir verir. İnsanın şematik baş jestleri oldukça çeşitlidir. Şematik jestler arasında en çok kullanılan evet ve hayır jestleridir. Yapılan araştırmalar başın yukarıdan aşağıya doğru sallanma hareketinin evet anlamına geldiğini, sağa ve sola sallanma hareketinin ise hayır anlamında algılandığını ortaya koymuştur. Bundan başka başın şematik jestleri ile çok küçük hareketlerle karşımızdaki insanları cesaretlendirici, destekleyici yada reddedici mesajlar veriniz. Bu kısa mesajlar insan ilişkilerinde büyük önem taşırlar Neden Coğrafya Öğrenmeliyiz? Ülkemizin kalkınmasında severek sorumluluk alma duygusunu geliştirecek, doğal, beşerî ve ekonomik olayların yeryüzündeki dağılışlarının sonucunda meydana gelmiş değişik karakterdeki alanların özelliklerini kavratacak, tabiatı sevdirerek koruma alışkanlığı kazandıracak, milletlerin refah ve mutluluklarının coğrafî çevreden yararlanma derecesine ne kadar bağlı olduğunu gösterecek; harita, resim, grafik ve diyagramları yorumlamayı öğretecek bir bilim ülkemizde yıllardan beri ihmal edilmiştir. Batılı ülkelerde, planlama başta olmak üzere birçok alanda yararlanılan coğrafî bilgi ve coğrafyacılar ülkemizde hak ettikleri değeri kazanamamışlardır. Coğrafyacı mekânı tümü ile bir organizma gibi ele aldığından, hem ekonomik hizmetler için en iyi lokasyonların belirlenmesi hem de toplumsal iyileştirici öneriler geliştirmesi ile planlamada önemli görev üstlenmektedir. Zaten coğrafyanın amacı değişik coğrafî görünümlerin analizi, insanların mekânı olan yeryüzünün tanınması ve dolayısıyla daha iyi yararlanmalara katkıda bulunmasıdır . Sosyal bilimlerin temellerinden biri olan ve yaşamın kendisi olan coğrafya, bir çok öğrenci için sıkıcı bir ders iken, bir kısmı için de kolayca yüksek notlar alabilecekleri ve kafa yormadan rahat edebilecekleri bir ders olarak görülmektedir. Çünkü, coğrafyanın amacı ve önemi ülkemizde tam olarak anlaşılamamıştır .Öğrencilere coğrafya ile insan hayatı arasında doğrudan ve çok sıkı bir ilişki olduğu; coğrafya bilgisinin insan hayatını kolaylaştıracağı, hayata, topluma ve çevreye bakış açısının değiştireceği; coğrafyanın hayatın bir parçası olduğu ve coğrafî bilgilerin zaman ile mekân kısıtlaması olmadan kullanılabileceğinin vurgulanması coğrafya öğretiminin önemini ortaya koyacaktır .Tam ve sağlıklı bir coğrafya eğitimi, dünyadaki diğer insanlarla olan bağlantımızı, çevreyle olan ilişkimizi, kendimizi anlamamıza yardımcı olan, beceri, bilgi, kavram ve temelleri daha iyi algılamamızı sağlar. Coğrafya Türkiye ile ilgili karar verme aşamasında, bizleri eleştirisel düşünce ve problem çözmeye yöneltir . Dünya gittikçe daha kompleks ve coğrafî bilgiye daha bağımlı olmaktadır. Coğrafya uluslar, insanlar ve bireylerin yeryüzünde meydana gelen ve meydana gelmesi muhtemel olayları, tutarlı bir şekilde anlama becerilerini geliştirmede anahtar bir bilimdir. Coğrafya yaşamak içindir .Coğrafyanın benzersizliği birbirine geçmiş tüm elementler, insan ve mekânı, onların dağılımları, aralarındaki ilişkiler ve kapsadıkları süreçleri incelemesinde yatar. Coğrafya öğrenme ve öğretmenin gerekliliği üzerine söyleneceklerin, coğrafyacıları ve herkesi ilgilendiren boyutları olabilir. Doğal ve toplumsal olguları zamanında etkili bir şekilde çözmek için, her vatandaşın iyi bir coğrafî birikime ihtiyacı vardır . Canlılar İçin Suyun Önemi CANLILAR İÇİN SUYUN ÖNEMİ Hava, su, ısı, ışık ve besin maddeleri canlıların yaşaması için gerekli temel unsurlardır. Bu unsurların başında oksijen ve su gelmektedir. Canlı organizmayı oluşturan hücrelerin yaşam faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için suya gereksinimleri vardır. Su yaşam için en zorunlu maddelerden birisidir. Susuzluğa dayanmak oldukça zordur. İnsan gıda almadan yalnız su içerek yaklaşık 5 hafta hayatını sürdürebildiği, halde susuzluğa ancak 7-12 gün dayanır. Henüz hayatın başlangıcında olan üç aylık bir fötusun •'i sudur. İnsan organizmasının b-67'si, hayvan organizmasının `- 70'i sudan ibarettir. İnsan organizmasındaki suyun 2/3'ü hücre içerisinde, geriye kalan kısmı ise dokular arası sıvıda ve kanda bulunur. Kimyasal formülü H2O'dur, ağırlıkça ,1 Hidrojen ve ˆ,9 Oksijenden meydana gelir. Su molekülünde iki hidrojen atomunun aynı tarafta bulunması pozitif yüklü olmasına neden olur, oksijen atomu da negatif yüklüdür. Periyodik cetvelde oksijene benzer diğer maddelerin dihidrürlerinden farklıdır. Atmosferik basınç ve oda sıcaklığında (25°C) daha ağır moleküller (H2S, H2Se ) gaz halindeyken, H2O sıvı halde bulunur. 100°C'ye çıkarıldığında gazlaşır. Su daha yoğundur, dielektrik sabiti ve yüzey gerilimi yüksektir. Donma noktası ise düşük olup, donduğunda daha az yoğun haldedir. Saf su renksiz, kokusuz ve tatsız bir sıvıdır, 0°C'de donarak katı faza geçer . Su hijyeni, yalnız içme için kullanılan suyun nitelikleri ile meşgul olmaz. Aynı zamanda yıkama , mutfak ve ev işlerinde kullanılacak suların niteliklerinin tespiti, su kirlenmesinin önlenmesi ve suların dezenfeksiyonu işleri ile de ilgilidir. Toplumun içme ve kullanma (Yemek yapma, temizlik ve benzeri) gereksinimleri için kullandığı şehir şebekeleri, kuyu, çeşme ve gene aynı amaçlarla kullanmak üzere teknik metotlarla tasfiye edilmiş dere,nehir ve göl suları içilebilir su olarak tanımlanır. İçme ve çeşitli maksatlarla kullanılan ve insan sağlığı ile çok yakından ilişkisi olan ve kısaca içme, kullanma suyu adı verilen suyun hepsi "ALİMENTASYON SUYU" olarak adlandırılır. Bu suyun miktarı kent ve köylerin nüfusuna, bağlı olarak günde insan başına en az 150 litre olarak hesap edilir. Su gereksinimi İnsan organizmasının `-70'i sudur. Bu suyun 2/3'ü hücreler içerisinde geriye kalan kısmı dokular arası sıvıda ve kanda bulunur. Proteinlerden zengin gıdaların bol olarak yenilmesi halinde de proteinlerin parçalanma ürünü olan üre idrarla atıldığından idrar miktarı çoğalmakta ve bu yoldan su kaybı artınca, suya duyulan gereksinim de yükselmektedir. İnsan fizyolojik gereksinimi olan suyu her gün muntazam olarak karşılamak zorundadır. Bunun yaklaşık P'sini içeceklerden, 5'ini yiyeceklerden ve 'ini de oksidasyon suyu olarak vücuttaki gıdaların yakılmasından sağlar. Genellikle su gereksinimi günlük 2500-3000 kaloriye karşılık her bir kalori için 1 lt hesabı ile 2. 5-3 litre olarak hesaplanır. Yaşama payı su gereksinimi için daha yaklaşık bir değer elde etmek için aşağıda verilen yüzölçümü ve kalori gereksinimi formülü kullanılır. Bunun için önce atılan en az su miktarını bilmek gerekir. Yardımcı Olabilmişsem Ne Mutlu Bana...
 
  Bugün 8 ziyaretçi (21 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol